SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 985 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

17 - (985) حدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن زيد بن أسلم، عن عياض بن عبدالله بن سعد بن أبي سرح ؛ أنه سمع أبا سعيد الخدري يقول:

 كنا نخرج زكاة الفطر صاعا من طعام، أو صاعا من شعير، أو صاعا من تمر، أو صاعا من أقط، أو صاعا من زبيب.

 

[ش (أقط) الأقط هو الكشك. وهو اللبن المتحجر مثل الجبن].

 

{17}

Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Mâlik'e Zeyd b. Eslem'den dinlediğim, onun da İyaz b. Abdillah b. Sa'd b. Ebî Şerhden, naklen rivayet ettiği şu hadisi okudum: İyaz. Ebû Saîd-i Hudri'yi şöyle derken işitmiş.

 

«Biz sadaka-ı fıtri taamdan bir sâ' yahut arpadan bir sâ' veya kuru hurmadan bir sâ' yahut kuru sütden bir sâ' kuru üzümden de bir sâ' üzerinden veriyorduk.»

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhari, sadaka-ı fıtır bahsinde tahrîc etmiştir.

 

Taam lügat de buğday, arpa ve kuru hurma gibi nafaka olarak kullanılan her şeydir. Ulemânın bu babdaki ihtilâflarını, müteakip hadîste göreceğiz burada taamdan murâd buğdaydır. Arpanın taam üzerine atfedilmesi buna delildir.

 

Ekıt: Kurutulmuş süt demektir. Aynî, Türkçede buna kara-kurd denildiğini söylüyor.

 

 

 

18 - (985) حدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا داود (يعني ابن قيس) عن عياض بن عبدالله، عن أبي سعيد الخدري ؛ قال:

 كنا نخرج، إذ كان فينا رسول الله صلى الله عليه وسلم، زكاة الفطر عن كل صغير وكبير. حر أو مملوك. صاعا من طعام، أو صاعا من أقط، أو صاعا من شعير، أو صاعا من تمر، أو صاعا من زبيب. فلم نزل نخرجه حتى قدم علينا معاوية بن أبي سفيان حاجا، أو معتمرا. فكلم الناس على المنبر. فكان فيما كلم به الناس أن قال: إني أرى أن مدين من سمراء الشام تعدل صاعا من تمر. فأخذ الناس بذلك.

قال أبو سعيد: فأما أنا فلا أزال أخرجه، كما كنت أخرجه أبدا، ما عشت.

 

[ش (أن مدين من سمراء الشام) المدان تثنية مد، وهو ربع الصاع. فالمدان نصفه. والمراد بالسمراء الحنطة. أي أن نصف الصاع منها يعدل صاعا من تمر. أي يساويه في الأجزاء].

 

{18}

Bize Abdullah b. Meslemet'bni Ka'nep rivayet etti. (Dediki):Bize Dâvûd yanî İbni Kays, Iyaz b. Abdillah'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet etti. Ebû Saîd şöyle demiş:

 

«Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aramızda iken biz sadaka-ı fıtri küçük büyük, hür veya memlûk her baş için taamdan bir sâ' yahut kuru südden bir sâ' veya arpadan bir bir sâ' yahut kuru hur­madan bir sâ', veya kuru üzümden bir sâ' üzerinden verirdik. Bunu tâ bize Muâviyetü'bnü Ebî Süfyan hac yahut umre yapmak için gelinceye kadar bu minval üzere vermeye devam ettik. Sonra Muâviye minber üzerinde halka bir konuşma yaptı ez cümle: Ben Şam buğdayından iki müddün bir sâ' kuru hurmaya muadil olduğu fikrindeyim dedi; Bunun üzerine halk onun re'yiyle amel ettiler.» Ebû Saîd Demişki: «Bana gelince, ben bunu yaşadığım müddetçe ilelebet eskiden verdiğim gibi vermekte devam ediyorum.»

 

 

19 - (985) حدثنا محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق عن معمر، عن إسماعيل بن أمية. قال: أخبرني عياض بن عبدالله بن سعد ابن أبي سرح ؛ أنه سمع أبا سعيد الخدري يقول:

 كنا نخرج زكاة الفطر، ورسول الله صلى الله عليه وسلم فينا، عن كل صغير وكبير. حر ومملوك. من ثلاثة أصناف: صاعا من تمر. صاعا من أقط. صاعا من شعير. فلم نزل نخرجه كذلك حتى كان معاوية. فرأى أن مدين من بر تعدل صاعا من تمر. قال أبو سعيد: فأما أنا فلا أزال أخرجه كذلك.

 

{19}

Bize Muhammed b. Rafî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrezzak, Ma'mer'den, o da İsmail b. Ümeyye'den naklen rivayet etti. Demişki: Bana Iyaz b. Abdillah b. Sa'd b. Ebî Şerh haber verdi kendisi Ebû Said-i Hudrî'yi şöyle derken işitmiş:

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aramızda iken biz sadaka-ı fıtri küçük büyük, hür memlûk herkes için üç sınıfdan (yani) kuru hurmadan bir sa' kuru sütden bir sâ', arpadan bir sâ' olarak verirdik. Muâviye halife oluncaya kadar onu böylece vermeye devam ettik. O iki müdd buğdayın bir sâ' kuru hurmaya muadil olacağını tensib etti.»

 

Ebû Said: «Bana gelince, ben onu böylece vermeye devam ediyorum.» demiş.

 

 

20 - (985) وحدثني محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا ابن جريج عن الحارث بن عبدالرحمن بن أبي ذباب، عن عياض ابن عبدالله بن أبي سرح، عن أبي سعيد الخدري ؛ قال:

 كنا نخرج زكاة الفطر من ثلاثة أصناف: الأقط، والتمر، والشعير.

 

{20}

Bana Muhammed b. Rafî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdurrezzak rivayet etti. (Dediki): Bize îbnü Cüreyc, Haris b. Abdirrahman b. Ebi Zûbab'dan, o da Iyâz b. Abdillah b. Ebî Şerh'den, o da Ebû Said-i Hudri'den naklen haber verdi. Ebû Saîd şöyle demiş:

 

«Biz sadaka-ı fıtri üç sınıf dan: kuru süt, kuru hurma ve arpadan verirdik.»

 

 

21 - (985) وحدثني عمرو الناقد. حدثنا حاتم بن إسماعيل عن ابن عجلان، عن عياض بن عبدالله بن أبي سرح، عن أبي سعيد الخدري؛

 أن معاوية، لما جعل نصف الصاع من الحنطة عدل صاع من تمر، أنكر ذلك أبو سعيد. وقال: لا أخرج فيها إلا الذي كنت أخرج في عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم: صاعا من تمر أو صاعا من زبيب أو صاعا من شعير أو صاعا من أقط.

 

{21}

Bana Amru'n-Nâkıd rivayet etti. (Dediki): Bize Hâtim b. İsmail İbnİ Aclan'dan, o da Iyâz b. Abdillah b. Ebî Serh'den, o da Ebû Saîd-i Hudri'den naklen rivayet etti ki:

 

Muâviye buğdaydan yarım sâ' kuru hurmanın bir sa'ına muadil tutunca Ebû Saîd bunu kabul etmemiş ve:

 

«Ben bu sadakayı ancak Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında verdiğim gibi kuru hurmadan bir sâ', yahud kuru üzümden bir sâ', veya arpadan bir sâ', yahud kuru sütden bir sâ' olarak veririm» demiş.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri «Sadaka-i fıtır» bahsinde tahrîc etmiştir.

 

Müslim’in Muhammed b. Rafi' tarîkına Dârakutni istidrâkde bulunmuş; ve: «Saîd b. Mesleme bu hadisde Ma'mer'e muhalefet ederek onu İsmâil b. Ümeyye'den, o da Haris b. Abdirrahmân b. Ebî Zûbâb'dan o da Iyâz'dan naklen ri­vayet etmiştir. Hâlbuki hadîs Hâris'den mahfuzdur.» demişse de, Nevevi bu istidrâki yersiz bulmuştur. Çünkü îsmâîl b. Ümeyye'nin Iyâz'dan  işittiği sahih ve sabittir.

 

Hadis-i şerif merfû hükmündedir. Çünkü yapılan iş Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanına izafe edilmiştir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) verilen sadaka-i fıtri duymuş ve takrir buyurmuştur. Bahusus bâzı rivayetlerde sadakanın onun emri ile toplanarak, onun huzuruna getirildiği tasrîh edilmiştir. Sadakanın toplanıp dağıtılmasını emreden bizzat kendisidir.

 

Hattâbî: «Burada taamdan murâd: Buğday'dır. Bu isim ona mahsûstur. Mutlak olarak söylenildiği zaman buğday mânâsında kullanılır. Meselâ birisine (Git pazardan taam al!) denilse, o kimse bundan buğdayı anlar. Örfen ekseriyetle bir mânâda kullanılan söze, o mânâ verilir.» demiştir. Fakat İbni Münzir, Hattâbi’nin hatâ ettiğini söylemiştir. Çünkü Hz. Ebû Said evvelâ (taam) kelimesini mücmel bırakmış, sonra tefsir etmiştir. Hattâ Hafs b. Meysera'nın Zeyd'den, onun da İyâz'dan naklettiği rivayette: «O zaman bizim taamımız arpa, kuru üzüm, kuru süt ve kuru hurmadan ibaretti.» diyerek sözünü te'kîd etmiştir. İbni Huzeyme' nin Fudayl tarîki ile Hz. İbni Ömer'den naklettiği rivayet de bunu te'yîd eder. Mezkûr rivayette îbni Ömer (Radiyallahu anh):

 

«Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında bu sadaka ancak kuru hurma, kuru üzüm ve arpadan verilirdi, buğday yoktu.» demiştir. İbni Münzir; «Buğday hakkında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve SeIlem,)'den İtimâda şâyân bir haber bilmiyoruz, o zaman Medine'de pek az buğday bulunurdu; sahabe zamânında buğday çoğalınca yarım sâ' buğdayı bir sâ' arpaya muadil tuttular. Bu zevat dîn imamlarıdır. Binaenaleyh onların kavilleri değiştirilemez. Meğer ki kendileri gibi zevatın başka bir kavli ola.» demiş, sonra isnâdları ile Hz. Osman, Alî, Ebû Hureyre, Cabir, İbni Abbâs, îbni Zübeyr, Esma binti Ebî Bekir (Radiyallahu anhum) hazerâtmdan sahih hadîsler rivayet etmiştir. Bu hadîslerin her biri sadaka-i fıtrin buğdaydan yarım sâ' verileceğini bildirmektedir.

 

Ulemâdan bâzıları buna itiraz ederek; «Lâkin Ebû Saîd hadisi bizzat Hz. Ebû Said'in yarım sâ' buğday'a muvafakat etmediğini göstermektedir. îbni Ömer (Radiyallahu anh) dahî aynı fikirdedir. Binâenaleyh Tahâvi'nin icmâ' iddiası doğru değildir: bu mes'elede icmâ' yoktur.» demişlerdir. Fakat Aynî bu iddiayı reddetmiş ve Tahâvi'nin Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ashabından ve onlardan sonra gelen Tâbiin'den sadaka-i fıtırın buğdaydan yarım sâ', geri kalan şeylerden bir sâ' verileceğini bildiren bir çok hadîsler rivayet ettiğini söylemiştir.

 

Tahâvi: «Biz, bu hususta ne Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabından, ne de Tabiîn' den bir hilaf rivayet olunduğunu bilmiyoruz. Şu hâlde bu mes'elede hiç bir kimsenin muhalefette bulunması doğru değildir. Zîrâ mes'ele hakkında Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Alî (Radiyallahu anh) zamanlarında icmâ' mün'akid olmuştur...» demiştir.

 

Bu mes'elede icmâ' bulunmadığını iddia edenlerin delili Hz. Ebû Saîd ile îbni Ömer (Radiyallahu anhüma)'nın muvafakat göstermemeleridir.

 

Ayni diyor ki: «Ebû Saîd sadaka-i fıtır hakkında kuru hurma, arpa, kuru süt ve kuru üzümden başkasının caiz olduğunu bilmiyordu. Buna delil: ondan rivayet olunan şu hadîstir:

 

(Biz), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında sadaka-i fıtri kuru hurmadan bir sâ' yahut arpadan bir sâ'... olarak veriyorduk, bunlardan başka hiç bir şeyden sadaka vermiyorduk.»

 

Vakıa hadisin bir rivayetinde Hz. Ebû Said-.

 

«Biz, sadaka-i fıtri taâm'dan bir sâ' olarak veriyorduk.» demiştir. Fakat Aynî buna, şu cevâbı vermiştir: «Evvelce de beyân ettiğim vecîhle yenilen ve nafaka olarak kullanılan her şey'e taam denilir. Şu hâlde bu kelime Hz. Ebû Saîd'in hadisinde zikrettiği yiyecek nev'ilerinin hepsine şâmildir. İkinci bir cevap da şudur: Hz. Ebû Sald in, Muaviye (Radiyallahu anh)'a îtirâz etmesi buğdaydan sadaka-i fıtır verildiğini bilmediği içindir, ibni Ömer'den nakledilen rivayet dahi bu mânâya hamledilir.

 

Şöyle de cevap verilebilir. Hz. Ebu Said'in verdiği bir sâ'ın yarısı tetavvu' yâni sevâbınadır.

 

Hads-i şerif kölenin sadaka-ı fıtri sahibine vâcib olduğuna delildir.